Zavallı Kadınlar ve Karaktersiz Erkekler

0

Doğmak… Hayata bir adım atmak. Yeni bir ses, yeni bir nefes olmak. Umut olmak size bakan yüzlere, neşe olmak bazen. Belki Afrika’nın güneyinde bir kara tenli, belki Asya’nın göbeğinde bir çekik gözlü ne fark eder? Hepimiz seçilmiş birer ruh olarak birer bedenle kuşatılıyor ve yollanıyoruz Dünya’nın dört bir yanına her hangi bir sebeple. Kimimiz tarla ekiyoruz, kimimiz hasat biçiyoruz, kimimiz ülkeleri yönetiyoruz, kimilerimiz hasta bakıyoruz, kimimiz balık tutuyoruz ekmek parası çıkarmak için, kimilerimiz ise makine üretiyor aynı sebepten ötürü ve süslüyoruz bu dev ekranı binbir ışıltıyla. Milyarlarca spermden ana rahmine düşen sizsiniz! Ve siz seçilmişsiniz!

Fakat çizdiğimiz bu renkli tabloya aldanmayalım. Biraz da derinden bakalım olaya. Evet seçilmişsiniz, fakat ne kadar sizsiniz? Siz kendiniz misiniz yoksa olmanız gereken kişi misiniz? Ya da daha doğrusu olmanız gerektiğini sandığınız kişi mi?

Etrafımda yüzlerce karakter var ve her zaman bu insanların benim için özel olduğunu düşünmüşümdür. Bir daha görmeyecek olduğum biri bile benim için özeldir. Sonuçta milyarlarca yıldır var olan bu evrende, aynı zaman diliminde ve milyarlarca insan yeryüzünde yaşarken, o kişi ile aynı karede yer alıyorsam, bu kesinlikle şans olamaz. Daima buna inandım. İyi, kötü demeden karşımıza çıkartılan her karakter bize bir şeyler öğretir ve bizden bir şeyler öğrenerek yoluna devam eder. Hayatın tadı tuzudur bu döngü aslında.

Kalabalığa baktığımdaysa hep birbirinden farklı görünen fakat birbirine benzer tablolarla karşılaşıyorum. Kimi mutlu, kimi mutsuz, kimi üzgün, kimi kırgın, kimi artık hayat ne getirirse diyerek kendini salmış, pek azı ise böyle olmaz diyerek ipleri ele almış. Bir dolu insan ve hepsinin kendilerine ait doğruları, yanlışları, hassasiyetleri olmasa olmazları var.

Lakin çoğu olmak istediği kişi değil.

Öncelikle kadınlardan başlayacağım; Tanıdığım bir çok kadın sevmediği adamlarla evli. Bunlardan bir çoğu aldatılıyor ve bunun farkındalar, bir kısmı şiddet görüyor kocasından veya ailesinden, bir kaçı ise yaşım geçiyor diyerek evlenmiş ve seneler süren evliliğine rağmen kocasına dokunmaktan her zaman tiksindiğini ve yatakta rol yaptığını itiraf ediyor. Ve bütün bu mutsuz kadınların bahaneleri hep hazır; Daha iyisini mi bulacağım veya Seviyorum. İşte bu tip kadınlara çoğu zaman sormak istiyorum: Kimi kandırıyorsunuz? Yaşadığınız rahat hayattan, lüksten, en azından çalışma sorumluluğundan ödün vermemek adına harcadığınız bu özel kelimeye yazık değil mi? Ve soruyorum okuyucuma; Size şiddet gösteren birini ne kadar sevebilirsiniz? Size ilgi göstermeyen ve güven vermeyen birini ne kadar sevebilirsiniz? Size şefkat göstermeyen, duygu yoksunu birini ne kadar sevebilirsiniz? Dokunduğunuz zaman içinizi titretmeyen birine ne kadar aşık olabilirsiniz? İşte bütün bu sorulara dürüstçe cevap verebilirseniz eğer, bahsettiğimiz kadınlarında hayatlarında ki zoraki erkeği ne kadar sevdiklerini anlayabilirsiniz. Bu kadınların ki sadece bir kaçıştır. Çalışmaktan korkarlar, ayakları üzerinde durmaktan korkarlar, yeni birini tanımaktan, kendilerine bir şans vermekten, statülerini kaybetmekten korkarlar ve tek bir kelimenin ardına gizlerler bütün bu yenilgileri; Seviyorum Kendini sevmeyen başkasını sevebilir mi sizce? Kendisini seven istemediği biriyle bir ömrü harcayabilir mi? Elbette ki hayır. Ben onlara kayıp ruhlar diyorum. Olmaları gerektiklerine inandıkları kişiliklere bürünüp, hayatı ellerinin tersiyle iterler ve maalesef sevmedikleri bir adamın gölgesinde çürür giderler.

Bir de işe diğer taraftan bakalım. Türkiye de erkek olmak çok zor gerçekten, Çünkü erkeklik kavramı bizim milletimizde sadece bir p…ye sahip olmaktan geçiyor…. .. Evet o zaman siz bir erkeksiniz. Şerefiniz, ahlakınız, namusunuz, haysiyetiniz, onurunuz, çalışma azminiz olmasa bile o size bir ömür boyu yeter. Yaptığınız her şeyin önüne bunu koyarsınız çünkü size bu öğretilmiştir. Sevdiğiniz kadını aldatırsınız O erkek adam derler, ahlaksızlık yaparsınız Ben erkeğim dersiniz, çalışmazsınız fakat her daim size saygı duyan, el-pençe kadınlar mevcuttur etrafınızda, çünkü erkeksinizdir. Hiçbir zaman yaptıklarınızdan dolayı alnınıza kara çalınmaz. Erkek olmanın gururu yeter size, bunu doğuştan Allah’ın size verdiği bir lütuf gibi görür ve fakat asla bir erkek gibi davranmazsınız. Başınız okşanır, şımartılırsınız, baskı altında tutulmaz aksine her gereksiz işte yüreklendirilirsiniz ve hemen hemen ne yapsanız sırtınız sıvazlanır. Fakat asla kendiniz olamazsınız. Mesleğiniz doğuştan bellidir. Tamirciyse babanız, mutlaka size bırakacak bir dükkanı olur, devir alırsınız ve aklınıza başka bir iş yapabileceğiniz ya da farklı bir yeteneğiniz olabileceği gibi seçenekler asla gelmez. Yok benim babam fabrikatör mü diyorsunuz? O zaman önceden sizin için seçilmiş okullara parayla yollanır, paralı diplomalar alır ve bölümünüzle hiç ilgisi olmayan baba mesleğini devam ettirirsiniz. Üstüne üstlük hiç biri size ait olmayan bu başarı ve zenginlikle övünür, kibirle gezersiniz ortalıkta. Ya da birini sevdiniz diyelim, ona da sahip çıkamazsınız siz. Ya arkadaşınız, ya da ailenizin sevdiğiniz kadın hakkında iki kötü laf etmesi yeterde artar bile. Harcarsınız bir çırpıda sevginizi, pohpohlanmaya alışmış ruhunuza ağır gelir birine sahip çıkma sorumluluğu. Sizin için seçilmiş olan kadınlarla evlenip, mutluluğu rakı kadehlerine ararsınız. Üstelik ailelerinizin uygun gördüğü ve karım diye sahip çıktığınız bu kadınlara da saygısızlık eder ve çok geçmeden başka kucaklara yelken açarsınız. Eee ne demişler, aşksız evlilik, evliliksiz aşkı doğurur Kısacası asla siz, SİZ olamassınız. Eliniz pipinizde ben erkeğim diye etrafta dolaşsanız da, karakter sahibi gerçek bir erkek olamadan göçüp gideriniz buradan.

Peki yazının başında seçilmişlikten bahsederken sonradan neden alaşşağı ettim bütün bu erkek ve kadınları dersiniz?

Çünkü bütün bu insanlar gerçeklerin farkında değiller. Ne kadar özel olduklarının, hayata yalnız bir kere geldiklerinin, bütün seçim, karar ve sonuçlarının, iyi veya kötü onlara ait olması gerektiğinden bir haber yaşıyorlar. Doğdukları anda kendilerine biçilen elbiseyi giyiyor ve eğreti de dursa onu taşımaya çalışıyorlar. Korkak kadınlar ve karaktersiz erkeklerle dolu bir dünya da yaşıyoruz ve hiç biri beklide bütün bunları değiştirebileceğinin farkında değil. Biliyorum bir sürü bahaneleri var; ama ailem, ama çocuklarım, ama işim, ama eşim, ama çevrem,ama maddi bağımlılıklarım, ama konumum gibi başlayan onlarca cümleyi duyuyor gibiyim ve çok net bir cevap veriyorum kendilerine. Ama hayatınız? Bütün gemileri yakmaktan bahsetmiyorum size, sadece buraya yolladığınız için özel olduğunuzu hatırlamanızı ve ufakta olsa kendi hayatınız için farklılıklar yaratmanızı istiyorum. Yapamayacağınızı düşündüğünüz her şey aslında avuçlarınızda. Mutluluk da, sevgi de, başarı da, aşk da! Bu saatten sonra demeyin, bu imkanlarla demeyin, benden geçti demeyin. Yaşadığınız sürece her zaman kendi farkınızı yaratmak için şansımız vardır.

Tek ihtiyacınız olan; cesaret ve sevgi.

Kendiniz olabilmek için bundan daha fazlasına ihtiyacınız yok.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.