Yağmur

0

Yağmur yağıyor.Gözyaşlarını döküyor içinden.Temizliyor belki kendini, belki de yeniliyor.Belki de bir şekilde isyan ediyor cümle yaşadıklarına.
Cama yaklaşıyorum elimi yağmurun gözyaşına değdiriyorum arada kocaman bir cam var.Engel oluyor bana.Bir damlacık su damlasına bile dokunamıyorum.Hepside baş aşşağı düşüyorlar.Hepsinin de ne çok umutları vardı kimbilir.Hayal kırıklıklarını böyle ifade ediyorlar düşerken bile ağlıyorlardı.Ama sesli ama sessiz.
Sokakta hiç kimse yok.Olanlar ise koşturarak kaçışıyor sağa sola. Tülümü iyice açıyorum kenara .Çaydanlığın kaynayıp fokurdayan sesiyle irkilip ocağın altını kısıyorum.Çay demini daha iyi alsın diye bir tane kesme şekeri atıyorum içine.Yanında yemek için yaptığım havuçlu, tarçınlı keki, hala kalıbından, servis tabağına çıkarmadım.Tezgahın üzerinde öylece duruyorlar.
Bu yağmur iştahımı kapattı sanki.İçime bir ateş düşmüş gibi yanıyorum az pencereyi açıp nefes alayım.Yağmur olanca kuvvetiyle yağıyor.Ara ara esmesiyle ,biraz ferahladım sanki.
Şu duvarın dibindeki kadın da kim?Geçen gün, yağan yağmurda da oradaydı..Ne yapıyor öyle?Evi yokmu bu kadının? Belki yağmurun dinmesini bekliyordur.Derin derin iç çekiyor.Yoksa ağlıyormu?Yağmurdan belli olmuyor ki.Elinde sıkı sıkıya tuttuğu çantasında neyi var acaba?Çok değerli bir şeyler var ki yere dahi koymayıp, koynuna doğru bastırıyor.
Yağmur şiddetini iyice artırdı.Çayımı koyduğum kupamı alıp, cam kenarına çekiyorum ,tekli koltuğumu.Okumayı bıraktığım yerden “aklımı koyduğum” ayracımla açıyorum zahmetsizce sayfayı.. Yağmurun sesi bu defa huzur veriyor bana.Çayı içtikce çay içimi,kitabımdan aldığım her yudum da ise zihnim genişleyerek cümleler için yer açılıyor sanki.
Çayımdan bir yudum alma gereği hissediyor ve  kupama uzanıyorum.Berraklaşan sokakta ,belli belirsiz bir siyah gölge takılıyor gözüme.O kadın hala orada.Nasıl olur iki saat oldu.Hala evine gitmedimi o kadın?Ne işi var ? Hiçmi kimsesi yok merak edecek?
Daha fazla dayanamıyorum.Üzerime yağmurluğumu ve çizmelerimi giyip kadını eve getirmek için hızlıca iniyorum  merdivenleri. Baktığım yerde yok kadın.Bir dakika öncesine kadar buradaydı nereye gider o yaşlı haliyle.Hemen sokak başına kadar koşuyorum.Yok! Görünürde kimsecikler yok. İçim içimi yiyor neden daha ilk gördüğüm o an inip eve getirmemiştim.Kimbilir derdi sıkıntısı neydi.Belki açtı.Belki konuşacak birini arıyordu.Belki….?
Kimbilir evden kovmuşlardı.Yaşlı ve bakıma ihtiyaç duyduğu için.Elinde tuttuğu poşette de belki torunlarının resmi vardı.Kadının çömeldiği yere çömeliyorum.Ağır bir ruh hali var burada.Canım iyice sıkıldı.Yağmurluğumun iç cebinde eşimin “içme artık şu zıkkımı ,kendine ve bize zarar veriyorsun” diye alıp cebime koyduğum paket olduğu gibi duruyordu.Elimin arasında öylece baktım.Vaktini ,ömrünü çok erken tamamlamış ölü ,simsiyah bir ciğer duruyordu karşımda.İrkildim içimi ürperten bu resim karşısında.
Ama içimde karşı koyamadığım bir güç sigara içmemi söylüyor en azından ağzıma götürmem gerektiğine dair biri beni dürtüyordu.Paketin kapağını açmaya başladım.Neyse ki çakmak yoktu diye düşünürken,eksilmiş sigaraların yerine küçük bir çakmak iliştirmişti eşim.Sigarayı ağzıma götürüp ,ağzımın içinde gevelemeye başladım.Sonra çakmağın ateşi olanca kuvveti ve aleviyle griye bürünmüş dünyayı bir parça renk vermenin şevkiyle sigaramın ucuna bırakmıştı ateş kırmızısı sıcaklığını.
Şu an yalnızlığımın ilk düşümünde olduğumun farkına varıyorum.Elimde rüzgar ve yağmura inat her nefes çektikce grileşen külün yeniden canladığını görüp gözlerimi düşürüyorum olduğum yere.Üzerime yağan yağmurlar hem sesini hem etkisini yükseltmeye devam ediyor.Belki söndürsün diye elimdeki sigarayı korumuyorum bu kez.O da nasibini alıyor yağmur damlasından.Ucuna düşen koca bir damla kızıllığını alıp koca bir duman yığını olarak göğe doğru çıkamadan dağılıveriyor.Ağzımda kalan ve dilimi çepeçevre kuşatmış acımtırak tadı tükürüyorum ,kenardan akıp giden suyun içine.Zaman da böyle .Akıp gidiyor.Hiç hesap bile verme gereği duymadan.Önemsemeden hayatı.Ne akrep yelkovanı geçme derdinde ne yelkovan geçilmeyeceğini bile bile hızlıca adımlıyor tik tak sesleriyle.Ama asıl olan akrebin ağır ilerleyişindeki sessizlikte değilmi ?
Mavi yağmurluğum düşüncelerimle beraber siyaha boyanıyor.Aklım hala o kadın da.Onun siyahlarını giyiniyorum birden.O gibi oturup o gibi düşüncelerimi söyleyemiyorum kimseye.Beni anlayacak hiç kimse yok? Düşüncelerimi paylaşacağım hiç kimse yok etrafımda.Yalnızlığın kilitli kapıları arkasında içler acısı halime ağlamak istiyorum.Ama bir yanım ise “sen çok kuvvetli ve yıkılmayacak bir güce sahipsin”diyor ve ben orta yerde kalakalıyorum.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.