O kadar özelim ki sadece sıradan olmak istiyorum…

0

Çok özel bir insan olduğumu hissediyorum. O kadar özelim ki sadece sıradan olmak istiyorum. Lütfen bununla ilgili bir şeyler söyler misiniz?

Herkes tam olarak aynı şekilde düşünür. Herkes kalbinin derinliklerinde özel olduğunu bilir. Bu Tanrı’nın insanlara yaptığı bir şakadır. O yeni bir insan yaptığında ve onu yeryüzüne doğru ittiğinde kulağına “Sen özelsin. Sen kıyaslanamazsın sen sadece eşsizsin” diye fısıldar.

Fakat o bunu herkese yapmaya devam eder ve herkes kalplerinin derinliklerinde senin kadar yüksek sesle söylemese bile insanlar onu taşımaya devam eder çünkü onlar başkalarının bundan rahatsız olacağını hissederler. Ve hiç kimse ikna olmayacaktır o halde onu söylemenin anlamı nedir? Eğer birisine “Ben özelim” dersen onu ikna edemezsin çünkü o kendisinin özel olduğunu biliyordur. Nasıl başka birisini ikna edebilirsin? Evet belki arada bir birisi ikna olabilir en azından öyleymiş gibi davranabilir. Şayet onun seninle bir işi varsa rüşvet olarak sana”Evet sen özelsin sen muhteşemsin” diyebilir. Ancak derinde bunun bir iş olduğunu bilir.

Bir palavracı arkadaşına üç tane arabası vs. vs. vs.den bahsediyordu. Ayrıca New York’ta iki tane metresinin olduğundan fakat aklını başından alacak kadar güzel acayip tutkulu özel sekreterini hamile bıraktığından ve göz alıcı sarışın stenografını Rio de Janerio’ya karnavalı görmesi için götürmek zorunda kaldığından bahsederken dinleyen adam aniden nefes alamamaya başladı kendi kravatını tuttu ve bir kalp krizi geçirdi.

Palavracı öyküsüne ara verdi su getirdi sırtına sertçe vurdu vs. vs. ve endişeli bir şekilde sorunun ne olduğunu sordu. “Ne yapabilirim?” diye hızla soludu adam “Saçmalığa karşı alerjim var” dedi.

Böyle saçmalıkları kendi içinde derinlerde saklamak daha iyidir çünkü insanlar alerjiktir. Ancak bir anlamda zihnini dışa vurman iyidir.

Şayet özel olduğunu düşünüyorsan kendin için mutsuzluk yaratman kaçınılmazdır. Eğer başkalarından daha yüksekte daha bilge olduğunu zannediyorsan çok güçlü bir egon olacaktır. Ve ego zehirdir saf zehir.

Ve ne kadar çok egoist olursan o kadar acı verir çünkü o bir yaradır. Ne kadar egoist hale gelirsen hayatla bağlarını o kadar koparmış olursun. Hayattan ayrı düşersin; artık varoluşun akışının içinde değilsindir nehirdeki bir taşa dönüştün. Buz gibi oldun tüm sıcaklığı tüm sevgiyi yitirdin.

Özel bir kimse sevemez çünkü başka bir özel kişiyi nereden bulacaksın?

Hayatı boyunca evlenmeden kalmış bir adam duymuştum. Ve doksan yaşında ölüm döşeğindeyken birisi ona “Yaşamın boyunca evlenmedin fakat nedenini asla söylemedin artık ölüyorsun en azından merakımızı dindir. Bir sır varsa şimdi söyleyebilirsin çünkü birazdan göçmüş olacaksın. Sırrın açığa çıkmış bile olsa sana bir zararı olamaz” dedi.

“Evet bir sır var. Ben evliliğe karşı değilim ama mükemmel bir kadın arıyordum. Aradım ve aradım ve tüm yaşamım kayıp gitti” dedi adam.

Soruyu soran “Fakat bu koca dünya üzerinde milyonlarca insan var onların yarısı kadın bir tane mükemmel kadın bulamadın mı?” diye sordu.

Ölmek üzere olan adamın gözlerinden yaşlar aktı. “Evet bir tane buldum” dedi. Soruyu soran tamamıyla şoka uğramıştı. “O halde ne oldu? Niçin evlenmedin?” dedi.

Ve yaşlı adam “Fakat kadın mükemmel bir koca arıyordu.

” Eğer böyle fikirlerle yaşarsan hayatın çok zorlaşacak. Ve evet ego o kadar numaracıdır ve o kadar kurnazdır ki sana şu yeni projeyi sunabilir: “O kadar özelsin ki artık sıradan ol.” Fakat sıradanlığının içinde bileceksin ki sen en sıra dışı sıradan insansın. Hiç kimse senden daha sıradan değil. O kamufle edilmiş aynı oyun olacak.

Sözde mütevazı insanların yapıp durduğu şey budur. Onlar “Ben en mütevazı insanım ben senin ayağındaki kirim” derler. Fakat aslında söylemek istedikleri bu değildir. “Evet öyle olduğunu biliyorum” deme. Aksi taktirde onlar seni asla affedemeyecektir. Onlar senin “Sen gördüğüm en mütevazı insansın gördüğüm en inançlı insansın” demeni bekliyor. O zaman onlar tatmin olacak doyum hissedecek. Mütevazılığın ardında gizlenen şey egodur. Egoyu bu şekilde bırakamazsın.

Çok özel bir insan olduğumu hissediyorum. O kadar özelim ki sadece sıradan olmak istiyorum. Lütfen bununla ilgili bir şeyler söyler misiniz? diye soruyorsun.

Hiç kimse özel değildir ya da herkes özeldir. Hiç kimse sıradan değildir ya da herkes sıradandır. Kendin için ne düşünüyorsan lütfen başka herkes için de aynı şeyi düşün ve sorun çözülecektir. Seçim yapabilirsin. ‘Özel’ sözcüğünü istersen özel olduğunu düşünebilirsin fakat o zaman herkes özeldir. Sadece insanlar değil ağaçlar kuşlar hayvanlar taşlar; tüm varoluş özeldir çünkü sen bu varoluşun dışından gelirsin ve bu varoluşun içinde erirsin. Ancak eğer ‘sıradan’ sözcüğünü seversen —güzel daha rahatlatıcı bir sözcük— o zaman bil ki herkes sıradandır. O zaman tüm varoluş sıradandır.

Hatırlanacak tek şey şudur: Kendin için ne düşünüyorsan diğer herkes için aynı şeyi düşün ve ego kaybolacaktır. Ego kendin için bir şekilde ve başkaları için başka bir şekilde düşünmeyle yaratılan bir yanılsamada. Bu çifte standarttır. Eğer çifte standardı bırakabilirsen ego kendiliğinden ölür.

Özel olmak istemeyi nasıl durdurabilirim?

Sen özel olduğun için özel olmaya ihtiyaç yoktur. Sen özelsin sen eşsizsin. Tanrı asla bundan daha azını yaratmaz.

Herkes eşsizdir mutlak surette eşsiz. Senin gibi bir kişi hiçbir zaman olmamıştı. Senin gibi bir kişi asla yeniden olmayacak. Tanrı bu biçime ilk defa ve son defa bürünmüştür. Bu yüzden özel olmaya çalışmak gereksizdir sen zaten öylesin. Eğer özel olmaya çalışıyorsan sıradan olacaksın. Senin çabanın kendisi yanlış anlamanın içinde köklenmiştir. Bu kafa karışıklığı yaratacaktır çünkü sen özel olmaya çalıştığında bir şeyi baştan kabul etmişsindir: Sen özel değilsin. Sen çoktan sıradan olmuşsundur sen olayın özünü kaçırmışsındır.

Şimdi bir kez sıradan olduğunu baştan kabul ettiğinde nasıl özel olabilirsin? Bu şekilde ve şu şekilde deneyebilirsin ve sıradan olarak kalacaksın çünkü senin temelin senin dayanağın yanlıştır. Evet terziye gidip daha sofistike elbiseler bulabilirsin saç şeklini yeniden yaptırabilirsin kozmetikleri kullanabilirsin; birkaç şey öğrenebilir ve daha bilgili hale gelebilirsin resim yapabilirsin ve bir ressam olduğunu düşünmeye başlayabilirsin; bazı şeyleri yapabilirsin ünlü olabilir ya da dilden dile dolaşabilirsin fakat derinde bileceksin ki sıradansın. Tüm bu şeyler dışarıdadır. Sıradan ruhunu nasıl sıra dışı bir ruha dönüştürebilirsin? Bunun bir yolu yoktur.

Ve Tanrı hiçbir yol yaratmamıştır. O asla sıradan ruhlar yapmaz bu yüzden o senin problemini düşünemez. O sana özel sıra dışı bir ruh vermiştir. Onu başka hiç kimseye vermemiştir. Bu sadece senin için yapılmıştır.

Sana söylemek istediğim şey özel olduğunu fark et. Onu elde etmeye gerek yok o zaten orada: Onu fark et. Kendi içine gir ve onu hisset. Kimsenin parmak izi seninki gibi değildir; parmak izi bile aynı değil. Hiç kimsenin gözleri seninki gibi değil; hiç kimsenin sesi seninki gibi değilhiç kimsenin tadı seninki gibi değil. Sen kesinlikle sıra dışısın. Hiçbir yerde senden bir tane daha yok. İkizler bile farklıdır: Ne kadar aynı gibi gözükseler de farklıdırlar. Onlar farklı yönlere gider farklı yönlerde büyürler; farklı türden bireyselliğe erişirler.

Bunu fark etmek gerekir.

Özel olmak istemekten nasıl vazgeçebilirim? diye soruyorsun.

Sadece gerçeklere kulak ver. Sadece varlığının içine gir ve gör ve özel olma gayreti kaybolup gidecek. Özel olduğunu bildiğin zaman gayret ortadan kaybolacak. Eğer sana özel olmanı engelleyecek bir teknik vermemi istiyorsan o zaman bu teknik rahatsız edici olacaktır. Gene bir şey yapmaya çalışıyorsun gene sen bir şey olmaya çalışıyorsun. Önce özel olmaya çalışıyordun şimdi özel olmamaya çalışıyorsun. Çalışıyor. çalışıyorsun.şu ya da bu şekilde geliştirmeye çalışıyorsun fakat asla sen olduğun şey olduğunu kabul etmiyorsun.

Benim tüm mesajım şudur: Olduğun seni kabul et çünkü Tanrı onu kabul ediyor. Tanrı ona saygı duyuyor ve sen ise henüz varlığına saygı duymuyorsun. Tanrı seni olman Tanrı seni var olman; dünyasını görmen müziğini dinlemen yıldızlarını seyretmen insanlarını görmen —sevmen ve sevilmen— için seçtiğinden dolayı son derece mutlu ol daha çok ne isteyebilirsin? Sevin! Yeniden ve yeniden ona sevin diyorum! Ve bu sevincin içinde yavaş yavaş senin içindeki bir yıldırım gibi özel olduğun infilak edecektir.

Fakat unutma ki bu bir ego olarak özel oluşun birilerinin karşısındaymış gibi gelmeyecek. Hayır o anda sen herkesin özel olduğunu bileceksin. Sıradan yoktur.

O halde kriter şudur: Şayet “Ben özelim. Şu adamdan daha özel şu kadından daha özel” diye düşünürsen o zaman henüz anlamamışsındır. Bu ego oyunudur. Kıyas olarak özel herhangi birisine kıyas olarak özel değil; sadece kendin olarak özelsin.

Bir Zen ustasına —onu görmeye bir profesör gelmişti— profesör sordu “Niçin senin gibi değilim? Benim arzum budur. Niçin senin gibi değilim? Niçin senin gibi sessiz değilim? Niçin senin gibi bilge değilim?”

Usta “Bekle. Sessizce otur. İzle. Beni izle ve kendini izle. Ve herkes gittiğinde şayet soru hâlâ varsa cevap vereceğim” dedi.

Ve bütün gün insanlar geliyor ve gidiyordu ve müritler soruyordu. Ve profesör giderek çok çok huzursuz oluyordu; zaman boşa harcanıyordu. Ve bu adam “Herkes gittiğinde.” demişti.

Sonra akşam oldu ve hiç kimse kalmamıştı. Ve profesör “Artık bu kadar yeter. Tüm gün boyunca bekledim. Benim soruma ne oldu?” dedi.

Ve ay yükseliyordu. Bir dolunay gecesiydi ve usta dedi ki “Hâlâ yanıtını almadın mı?” Profesör “Fakat beni hiç cevaplamadın” dedi.

Usta kahkaha attı “Tüm gün boyunca pek çok insanı yanıtlıyordum. Şayet izlemiş olsaydın anlardın. Ama hadi dışarı gidelim. Bahçeye gidelim bahçede dolunay var ve çok güzel bir gece” dedi. Ve usta ona “Şu selvi ağacına bak” dedi. Büyük bir selvi ağacı çok yüksek neredeyse aya değiyordu. Ay onun dallarına sarılmıştı. “Ve şu küçük çalıya bak.”

Ancak profesör “Neden bahsediyorsun? Sorumu unuttun mu?” dedi.

Usta “Senin sorunu cevaplıyorum. Bu çalı ve bu selvi ağacı bahçemde yıllardır yaşamakta. Hiçbir zaman çalının selvi ağacına ‘Niçin senin gibi değilim?’ diye sorduğunu duymadım. Ve selvi ağacının çalıya ‘Niçin senin gibi değilim?’ diye sorduğunu duymadım. Selvi ağacı selvi ağacıdır ve çalı da çalıdır; ve her ikisi de kendisi olarak mutludur.”

Ben kendimim sen sensin. Kıyaslama çatışma yaratır. Kıyaslama hırs yaratır ve kıyaslama taklit yaratır.

Eğer “Niçin senin gibi değilim?” diye sorarsan o zaman sen benim gibi olmak için çalışmaya başlayacaksın ve bu senin tüm hayatını boşa çıkarmak olacak: Sen bir taklitçi bir karbon kopya haline geleceksin. Ve sen bir taklitçi olduğunda kendine olan tüm saygını yitireceksin.

Kendine saygı duyan bir kişi bulmak çok zordur.

Niçin bu kadar zor bulunur? Niçin hayata; kendi hayatına saygı yoktur? Ve şayet senin hayatın için yoksa başkaları için nasıl olabilir? Şayet kendi varlığına saygı duymazsan nasıl gül goncasına ve selvi ağacına ve aya ve insanlara saygı duyabilirsin? Nasıl ustana babana annene arkadaşına karına kocana saygı duyabilirsin? Kendine saygı duymadıysan çocuklarına nasıl saygı duyabilirsin? Ve kendisine saygı duyan bir kimse bulmak çok zor. Niçin bu kadar zordur? Çünkü sana taklit etmen öğretildi.

Çocukluğundan itibaren sana “İsa gibi ol” ya da “Buda gibi ol” denildi. Fakat niçin? Niçin Buda haline gelesin? Buda hiçbir zaman sen olmadı. Buda Budaydı. İsa İsa’ydı. Krishna Krishna’ydı. Niçin Krishna gibi olasın? Ne yanlış yaptın? Ne günah işledin ki Krishna olasın? Tanrı asla başka bir Krishna daha yaratmadı. O asla başka bir Buda başka bir İsa yaratmadı asla! Çünkü o aynı şeyleri yeniden ve yeniden yaratmayı sevmez. O bir yaratıcı o bir üretim hattı değil —Bir Ford gelir diğer Ford diğer Ford— Ford arabaları üretim hattından hepsi birbirinin aynı olarak iner durur.

Tanrı bir üretim hattı değildir. O orijinal bir yaratıcıdır: O asla aynı şeyi yaratmaz.

Ve aynısı değerli olmayacaktır. İsa’nın yeniden senin içine sığmaya çalıştığını bir düşün. Uymayacaktır! O modası geçmiş olacaktır o antika olacaktır o sadece bir müzede yararlı olacaktır başka bir yerde değil.

Tanrı asla tekrar etmez. Fakat sana her zaman için başka birisi olman öğretildi. “Başka birisi ol; komşunun oğlu.komşunun oğlu gibi ol. Bak ne kadar zeki. Bak.şu kız ne kadar zarif şekilde yürüyor. Böyle ol!” Sana her zaman başka birisi gibi olman öğretilmiştir.

Hiç kimse sana kendin ol ve varlığına saygı duy; o Tanrı’nın bir armağanıdır dememiştir.

Asla taklit etme sana söylediğim şey budur asla taklit etme.

Kendin ol; bu kadarını Tanrı’ya borçlusun. İçten bir şekilde kendin ol ve o zaman özel olduğunu bileceksin. Tanrı seni çok sevdi bu yüzden sen varsın. Her şeyden önce bu yüzden sen varsın aksi taktirde olmazdın. Bu onun sana olan muazzam sevgisinin göstergesidir.

Ancak senin özel olman başka birisiyle kıyaslanamaz bu sen komşularına arkadaşlarına karına kocana kıyasla özelsin demek değildir. Sen basitçe özelsin çünkü sen teksin. Senin gibi olan tek kişi sensin. Bu saygının içinde bu anlayışın içinde özel olmaya çalışma gayreti kaybolacaktır.

Senin tüm özel olma çaban bir yılana bacak takmak gibidir. Yılanı öldüreceksin. Sen düşünürsün ki.yılana olan şefkatin nedeniyle bacak takıyorsun. “Zavallı yılan bacakları olmadan nasıl yürüyecek?” Sanki yılan bir kırkayağın eline düşmüş gibi. Ve kırkayak yılana büyük bir şefkat duyarak şöyle düşünür “Zavallı yılan benim yüz tane bacağım var onunsa hiç yok. Nasıl yürüyecek? En azından beş tane bacağa ihtiyacı var.” Ve şayet o ameliyatla yılana birkaç bacak takarsa yılanı öldürecektir. Yılan olduğu haliyle mükemmeldir onun hiç bacağa ihtiyacı yoktur.

Sen olduğun halinle mükemmelsin. Kişinin kendi varlığına saygı duyması diye buna derim.

Ve kişinin kendisine saygı duymasının ego ile hiçbir ilgisi yoktur unutma. Birisine saygı duymak kendi kendine saygı duymak değildir. Bir kimseye saygı duymak Tanrı’ya duyulan saygıdır. O yaratıcıya saygı duymaktır çünkü sen sadece bir resimsin; onun resmi. Resme saygı duyarak sen ressama saygı duyarsın. Saygı duy kabul et fark et ve tüm bu aptalca özel olma gayreti kaybolacaktır.

OSHO

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.