Her Gün Yarındır Aslında

0

” Bir gün parmak izlerimi ararsan yüzüme bak. Hep avuçlarıma mahkûm edilmiş yüzüme, meşakkatli çizgilerin en derin yerine. Ellerine dokunmuş ellerimi ararsan bir gün, yüzüme bak, kendini ararsan bende, yine yüzüme. Yırtık gömlek yakama dokunma asla, bir feryadın ayrıntısıdır hissedeceğin. Yıkama bende ki seni, kendi kirliliğimdir göreceğin. Üzerime döktüğün bu yedi kat beton, bedenimin şeklini alır. İçine gömdüğün basit bir iskelettir, çürüyen etimdir beyninde. Ruhum gülüm söyle, o hangi yüreğinde. 

Akıp gitmiş bir geçmişi sınamam, yargılamam yeminleri, silip geçerim küçük hesapların sevdama düşürdüğü lekeleri. Kalırsam muamma kavşağında, güneşe yönelir yüzüm. Belli belirsiz hatıralardan peydahlanmış kocaman dağlar minik fareler doğuruyor, şahit olur gibiyim kimsesiz bir kadının bodrum katı doğumuna. Sancısı dişlerime vurur, kanar dudaklarım. Bütün küfürleri çöp kovalarına gömer, bakar kör bir yosmanın bakışlarından geçerim. Sarı saçlı, kırmızı ojeli tırnaklarıyla tırmalar şehveti, karın tokluğuna elli lira ya da daha ucuzunu beklerim. Her şeye kalender yüreğim bir bunu kaldıramaz ama yine de daralırım dar sokaklarda. Sabahın olmadığı köşe başı çömelmelerinde uzaktan gelen siren sesleri böler düşümü. Hoyrat soğuğa aldırmadan herhangi bir yüzde görürüm seni. Herhangi bir pazarlığın tam ortasında, ince topuk seslerinde, kahkahalarda, perişanlığın en belirgin şeklinde, açlıkta!!

Yaklaşan zaman vuslat habercisi değildir. Rotasız bir geminin limana yanaşması ne kadar zorsa işte o kadar zordur kaldırıp kirpiklerimi, bakışlarına gömülmek. Anlamaya çalışma, bu basiretsiz yokluğunda yarın herhangi bir gündür aslında.

Ne zaman bir başka dağ ardından görürüm güneşi, ne zaman yağar bozkırına bereketli yağmurlar ve ne zaman asileşirse kardelen, buz yanım ne zaman düşerse hasret kadehine, işte o zaman sor kendine trenlerin neden ıslık çalarak istasyona girdiğini. O zaman sor kendine avuçlarını okşayan herhangi bir bank da bekleyişlerin sebebini. Balkon tırabzanlarına devrilmiş yorgun kolların boşluğuna o zaman sor, dudaklarında asılı kalmış öpüşmelerin günahını.

Papatyaları leşe çeviren incir yaprağı altında saklı utancını hangi tene satabilirsin ki! ”

 

 

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.