Griye serzeniş

0

Ben aydınlığı ararken, sen grinin içindeki siyahı seçtin tüm yolları kapatarak.

Tutmak isterken sıkıca, karanlığa uzandı ellerin usulca. Mutlu sonlar yazmaya çalışırken oysa koptun hikayemin en muçhul yerinden.

Nasıl ki vakti gelmiş yaprak kopar dalından sırtlayarak acılarını, ıssız bırakarak ardındaki dalını kopardın insafsızca kendini benden.

Giden düşünür müydü ki ardında bıraktığını diye düşündüm hep beynimde aklayabilmek için seni hala acaba dedim hep yoksa daha ıssızlaşır, yalnızlaşırdı kalandan. Siz buna mecburiyet kılıfını giydirirsiniz muhakkak imkansızlık dersiniz, ben terk ediş diyorum en sade deyimiyle ısrarla. Üstelik tüm sebeplerin de üzerine kalın bir çizgi çekerek…

Oysa iyimserliğimin, umudumun son damlaları aktı gözlerimden karamsarlığa. Son kelimelerinde, çok uzak bakışlarında tükettim beklilerimi.

Hangi sebep hangi yüreği avutabilirdi ki? Acıtmaz mıydı her teselli. Tuz basmaz mıydı yaraya güzel başlayıp “ama”yla devam eden ve aslında öncesinde söylenen her şeyi inkar eden son cümleleri terk edenin?

Tüm acıların üstü açıkken üstelik   zihnimiz bizimle olduğu sürece de kapanmaz ne yazık… belki bir kadeh şarap, bir nefes sigara ince bir perde ile örter üstünü.

Bir şarkı belki bir şiir arala sonra perdeyi, sinsice zaman kollar sanki dayatmak için kaçtıklarımızı ve aslında ne kadar hızlı koşarsak koşalım yerimizde saydıklarımızı ve bir şarkı miktarındaki acizliğimiz, çaresizliğimiz çarpar ağır bir tokat gibi yüzümüze geçeğin acımasız elleriyle…

Şimdi bir enkazın altında nefes bile alamıyor, düşünemiyor, konuşamıyorken, aşk kelimesi bile dökülmek istemiyor dilimden.

Bir isyan. Başkaldırıda sanki yüreğim…

Artık ardıma baktığımda çok şey ayıp bir şey bana omuzlarında bulduğum huzur ve yasaklandı sanki bana mutluluk. Ben bile çok görmüştüm belki şaşkınlığımın altında gizli, alimden kayıp gidecek korkusuyla yaşadığım aslında yaşattığın ve bir gün çekip alacağını sezdirdiğin anlık mutluluğumuzu.

Hangi zaman dilimi, hangi kıta, hangi yarım küredir kim bilir kadersizliğimiz ve hangi ara hangi dünyanın cehennemi oldu boynumun borcu sensizlik…

Griyken senle ben aslında, sen grinin içindeki siyahken üstelik, neden gidince kapkaranlık kaldım ben bu sonsuz uçurumda…

 

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.