EVLAT ACISI

0

“Allah sıralı ölüm versin” denir ya… Sıranın çok pis bir şekilde bozulmasıdır evlat acısı. Kendi ellerine doğan çocuğu, kendi ellerinle toprağa vermektir.

 

Eşini kaybedersin “dul” denir, eğer bir çocuksan ve anneni ya da babanı kaybedersen “öksüz, yetim” olursun. Çocuğunu kaybetmiş bir anne-babaya ne denir? İsim verilemeyecek kadar büyük bir acıdır, evlat acısı…

 

Evladını kaybetmek bir milattır yaşamında. O andan itibaren hiçbir şey eskisi gibi olamaz. O anne-babanın bakışları hiçbir bakışa benzemez. Donuk bakarsın dünyaya, katılaşırsın, gülümsemelerin sahtedir artık. Gözyaşlarını içine akıtmayı öğrenirsin. Büyük bir kısmın uçup gitmiştir. “Gözle görülebilen tek acıdır.”

 

“Ateş düştüğü yeri yakar” denir ya… Yakıyor… Çevreyede küçük kıvılcımlar sıçrar. Bazıları söner zamanla, o zaman elersiniz “sığ” insanları hayatınızdan biir bir… Bazıları da kor halinde için için yanmaya devam eder kalplerde. Bir de tesadüfen o ateşin yanından geçenler olur, o kıvılcımlar onlarında kalplerine sıçrar. Ama asıl ateşin düştüğü yer hiç sönmez, hafiflemez. İlk düştüğü andaki gibi yanar durur…

 

“Allah düşmanımın bile başına vermesin böyle acıyı” denir ya… 38 yaşındayım, bugüne kadar hiç düşmanım olmamıştı. Artık var! Allah onun başına versin mi? TEZ ZAMANDA lütfen…!

 

Kelimelerle tarif etmeye çalıştım evlat acısını. Olmadı… Koyu bir his, kopkoyu. En koyu siyahtan bile daha siyah…

Bazı insanlar için hayat daha zor… Bütün ömrünü “tarifsiz” bir acıyla geçirecek kadar zor….

 

ural giray çelikcan

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.