Bunları Kendinize Sorun

0

Hayatımızın evlilik, boşanma, bebek sahibi olmak gibi dönüm noktaları vardır. İşte bu kritik zamanlarda karar vermenizde size çok yardımcı olacak anahtar sorular! Bu sorulardan birine bile vereceğiniz olumsuz yanıt karanızın belki de doğru olmadığını ve tekrar üzerinde düşünmeniz gerektiğinin sinyalini veriyor.

Hayatta bazı zamanlar vardır, bir ayrım noktasına gelir ve karar almak zorunda kalırız. Önümüzde iki yol uzanmaktadır; ikisinden birisini seçmek gerekir. Böyle zamanlarda, bir yerlerden bir işaret gelmesini ve bize doğru yolu göstermesini isteriz. İşte, uzmanlara göre o işaret aslında bizim içimizde, bilinçaltımızda bir yerlerde duruyor… Mesele bunu açığa çıkarmak. Peki, ama nasıl? Kendi kendinize sorup, yanıtlayacağınız bazı kilit sorularla… Evlenme, beraber yaşama ya da bebek yapma kararı almadan önce kendinize bu kilit soruları sormalı ve içinizden gelen seslere kulak vererek en doğru şekilde yanıtlamalısınız. Bu soruların yanıtlarına bakarak, o kararı almanın sizin için ne derece doğru ya da yanlış olduğunu açıkça görecekseniz.

Aşık olmadan önce…

l Onunla birlikteyken kendim olabiliyor muyum?
l Onu mu seviyorum yoksa onun gibi biriyle birlikte olma fikrini mi seviyorum?
l Benim için yeterince iyi mi?
l Arkadaşlarım ve ailem de ondan hoşlanıyor mu?
l Paylaştığımız ortak değerler ve ortak amaçlarımız var mı?
l Hayatımın bu noktasında bir ilişki benim için ne kadar önemli?
l O, bir ilişkiye ve sorumluluklarına hazır mı?
l Ben sonuna kadar gitmeye hazır mıyım?

Bir erkekle tanıştınız, beraberliğiniz gerçekten iyi gidiyor ve ümit verici bir ilişki olduğunu hissediyorsunuz. Kritik soru ise, kendinizi bu ilişkiye teslim edip etmeyeceğiniz… Psikologlar, ilişkinin başında etekleriniz zil çalarken ve müthiş bir heyecan fırtınasının içindeyken objektif olmanın pek de kolay olmadığını söylüyor. Ancak bu aşamada kendinize zor sorular sormak, ilerideki mutluluğunuz için büyük önem taşıyor. “Onunla beraberken kendimi ona uydurmak için değiştiriyor muyum?”, “Ne hissettiğini sadece sözleriyle değil, davranışlarıyla da gösteriyor mu?” ve en önemlisi, “Benim kendimi iyi hissetmemi sağlıyor mu?”… Eğer bu uzun vadeli bir ilişki olacaksa, paylaşılan değerler de çok önemli. Farklı zevkleriniz olabilir ancak eğer sizi siz yapan değerleri paylaşmıyorsanız, ilişkinin fazla ileri gidemeyeceğini söylemek için kahin olmak gerekmiyor.

Beraber yaşamaya başlamadan önce…

l Biraz acele mi ediyorum?
l İstediğim için mi yapıyorum, yoksa buna ihtiyacım olduğu için mi?
l O da ben de birbirimizi olduğumuz gibi seviyor ve kabul ediyor muyuz?
l Yaşam alanımda onu sürekli çevremde görmeye hazır mıyım?
l Ekonomik durumu ne?
l Kusurlarımı yeterince gösterip rahatladım mı?
l Nerede yaşayacağız?
l Ayrı yaşam tarzlarımızı ve zevklerimizi aynı çatı altında nasıl birleştireceğiz?

Onunla birlikte bir eve taşınma kararı almadan önce kendinize zaman tanıyın. Dürüst olun, bunu gerçekten istiyor musunuz, yoksa eve geldiğinizde birini evde bulmak hoşunuza mı gidiyor?

Bir de bazı maddi meseleler var üzerinde düşünmeniz gereken: Sonuçta aynı evde yaşamak demek ekonomik olarak da birçok kalemde birlikte hareket etmenizi gerektiriyor. Ancak yine de ekonomik bağımsızlığınızı sürdürmek akıllıca. Eğer evlilik yüzüğünüz ve ortak çocuklarınız yoksa bu ilişkiden doğan haklarınız da yok demektir. Birlikte bir mülk aldığınızda ayrılık durumunda haklarınızı garanti altına alacak bir kontrat yapmak en iyisi. Çünkü bir gün ilişkiniz biterse başınız ciddi olarak ağrıyabilir.

Erkekler genelde annelerinin verdiği konforun aynısını partnerlerinden de bekler. Ev bir fabrika gibidir ve onlarca kalem iş sizi bekler. Ev işlerini paylaşım konusunda da partnerinizle önceden konuşmanız ve anlaşmanız en iyisi.

Örneğin; Zuhal (28) erkek arkadaşı Uğur (35) birlikte yaşamaya başladı. “Her ikimiz de çalışmamıza rağmen, akşamları eve geldiğimizde yemeği ben hazırlıyordum, bulaşık faslında onu televizyonun karşısında zap yaparken buluyordum. Evin temizliği konusunda da bir yardımda bulunmuyor her şeyi benden bekliyordu. Ben de protesto edip hiçbir şeye dokunmamaya başladım. Evimizin çöp eve dönüşmekte olduğunu anlaması bile 3 haftayı aldı! Oturup konuştuk, ona annesi olmadığımı, sorumluluklarımızın eşit olduğunu anlattım. Ev işlerini paylaşma konusunda bir anlaşma yaptık, artık yemeği ben hazırlıyorsam masayı o topluyor. Temizlikle de bir hafta o, bir hafta ben ilgileniyorum. Şimdi çok daha huzurluyuz” diye anlatıyor.

Evlenmeden önce…

l Birlikte mi büyüdük yoksa ayrı mı?
l Ona aşık olduğum kadar onu seviyor muyum?
l Birbirimizi mutlu ediyor muyuz?
l Birbirimizin aileleri ile iyi geçiniyor muyuz?
l Hayatımın sonuna kadar onunla birlikte uyanmak fikri beni mutlu ediyor mu?
l Birikimlerimizi birleştirecek miyiz, yoksa ayrı mı tutacağız?
Evlilik motivasyonunuzun ne olduğu genelde evliliğinizin ömrünün ne olacağıyla ilgili de bir fikir verir. Eğer bu insanla gerçekten aşkı bulduğunuz için değil de çevrenizden gelen eleştirilerden, ya da “evde kaldı” baskısından yıldığınız için evleniyorsanız, kararlarınızı bir kez daha gözden geçirmenizde fayda var. Evlilik kararı almadan önce kendinize soracağınız en önemli soru belki de “Yaşamımın bundan sonraki kısmında onunla birlikte olmaktan mutlu muyum?” olmalı. Evlilik öncesinde kulağa pek de romantik gelmeyen bazı detaylar üzerinde de düşünmeniz ve karar vermeniz gerekiyor. Örneğin, evlendiğinizde birikimlerinizi nasıl değerlendireceğiniz, ortak hesapta mı tutacağınız, yoksa ayrı ayrı banka hesaplarına mı sahip olacağınız soruları önemli. Bir gün kendinizi 39 yaşındaki Leyla gibi beş parasız ve işsiz bulmamak için bu konular üzerinde düşünmekte fayda var. Bakın Leyla yaşadıklarını nasıl anlatıyor: “Evlendiğimizde çok aşıktık, çok gençtik. O okulu bitirmeye uğraşıyordu, bu arada ben çalıştım. Okulunu bitirip çok iyi bir pozisyonda işe başlayınca ben işten çıktım. Çünkü, çocuk yapma kararı aldık. Çocuklarımızı büyütmek için kariyerimi gönüllü olarak bıraktım. Aradan 10 yıl geçti, benim de onun da duyguları değişti. Boşanmayı esasen ben istedim, ama bu beş parasız kalmayı da göze almam demekti. Şimdi her şeye yeniden başlıyorum.”

Bebek sahibi olmadan önce…

l İlişkimiz sırasında bir takım sıkıntılar yaşayıp, bunları atlatma becerisi gösterdik mi?
l Bebek sahibi olma konusunda gerçekçi miyim, yoksa idealist mi davranıyorum?
l Bir bebek mi istiyorum, yoksa “ondan” bir bebek sahibi olmak mı istiyorum?
l Hayatımı sonsuza kadar değiştirmeye hazır mıyım?
l Bebekle birlikte evde kim kalacak?
l Bebeğin getireceği ekonomik yükün üstesinden gelebilecek miyiz?
l Vücudumda oluşacak değişiklikler için hazır mıyım?
l Bebeğin bakımında o nasıl bir sorumluluk alacak?
l Nasıl bir ebeveyn olacağımız konusunda düşüncelerimiz uyuşuyor mu?
l Doğumdan sonra dünyanın merkezinde bebeğim olacak, o değil. Buna hazır mı?
Bebek sahibi olma kararı vermeden önce kendimize sorduğumuz o kadar çok soru var ki, bazen bu sorular altında eziliriz. Bazıları ise bu soruları hiç sormaz ve kendilerini tamamen hazırlıksız yakalanmış bulur. Tıpkı, Asuman’ın (25) hikayesinde olduğu gibi: “Hamile olduğumu öğrendiğimde büyük bir mutluluk yaşadık. Bebek doğduğunda aslında hayatımın tamamen değişeceğinin pek de bilincinde olmadığımı anladım. Aktif bir sosyal yaşamım vardı, bebekten sonra aylar boyunca ev hapsi yaşadım. Bana yardım edecek kimse de yoktu. Bebeğimin beni mutsuz ettiğini söylemiyorum, ama koşullar daha uygun olsa ve planlarımızı daha iyi yapsak ben bu kadar yıpranmayacaktım. Ayrıca eşimin bu konudaki kayıtsızlığı ve benim içinde bulunduğum durumu anlamaması durumu daha da zorlaştırdı.”

Ayrılmadan önce…

l Gerçekten bu ilişki kurtarılamayacak bir noktaya mı geldi?
l İlişkimizden çok fazla şey mi bekliyorum?
l Bu ilişkideki sorunlar kendini mi tekrarlıyor?
l Eğer bu ilişkiyi kurtarmak istesem, buna enerji harcayacak gücüm var mı, ya da harcamak istiyor muyum?
l Ortak arkadaşlarımıza ne olacak, ayrıldıktan sonra da onları görmeye devam edecek miyim?
l Arkadaş kalacak mıyız yoksa bağlarımızı koparacak mıyız?
l Onun bir başka kadınla olmasına katlanabilecek miyim?
l Başka biriyle yeni bir ilişki istiyor muyum, yoksa bir süre yalnız mı kalmak istiyorum?
Yolun sonuna geldiğinizi hissediyorsunuz… Bir düşünün, gerçekten ilişkinizin tutulur bir yanı kalmadı mı? Çoğu zaman, aslında kurtarılabilecek bir ilişkiyken vazgeçmeye, işin ucunu bırakmaya hazırızdır. Oysa, kriz ne kadar büyük olursa olsun eğer bir ilişkide hâlâ güven ve saygı varsa kurtarılacak çok şey var demektir. Peki, ya gerçekten yolun sonuna geldiyseniz?
Aylin (29), erkek arkadaşıyla olan, 2 yıllık ilişkisinin sonuna geldiğini düşünüyordu. “Her dakika kavga eder olmuştuk ve artık ilişkimizin hiçbir eğlenceli yanı kalmamıştı” diyor ve devam ediyor: “O artık aşık olduğum adam değildi. Beraberliğimize son bir şans vermeye karar verdim, eğer bu son deneme de başarısız olursa ayrılmaya kararlıydım.
Bu arada o iş değiştirdi ve ilişkimiz süratle düzelmeye başladı. Anladım ki, eski işinde olan mutsuzluğu ilişkimize yansıyordu. Tekrar o neşeli, eğlenceli, nazik adam oldu. İlişkimize ikinci bir şans verdiğim için çok memnunum.”

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.