Basit bir lise aşkıydı bizimkisi

0

Basit bir lise aşkıydı bizimkisi, galiba lise 1 dönemlerin de karşıma çıktı bu başak rengi saçlara sahip, kocaman gülümsemesi olan ve iri iri bakan gözleri ile tatlı hatun. İlk küçücük bir merhaba ile başladık. Daha sonra başka bir merhaba izledi başka bir zaman diliminde. Bunların ardından telefon numaralarını alma geldi. Tüm bunların ardından mesajlaşmalar başladı. Artık mesajlaşıyorduk saçma sapan, anlamlı anlamsız pek çok konudan konuşuyor, birbirimize küçük şakalar ve espriler yapıyorduk. Onun yanındayken tarif edilemez bir mutluluk gelip konuyordu yüreğimin en kıymetli köşesine. Gözlerine her baktığım da bir küçük velet koşmaya başlardı içimde çığlıklar atarak, yürekten doya doya avazı çıktığı gibi bağırarak. Saatler onun yanındayken dursun istiyordum. Dursun ki ben daha fazla bakabileyim ona, ben daha fazla hissedebileyim onu. Ve ben daha fazla yaşaya bileyim onu. Bu yüzden zamana bazı geceler sövdüğüm çok olmuştur. Ama şimdi özür diliyorum o zaman kavramından. Umarım beni affeder. Keşke her şey hızla yaşansaymış ve keşke aynı hızla ben sonunu görebilseymişim bu kocaman aptallığımın.

Ve biz kocaman bir aşka merhaba deriz, denize karşı bakan bir bankın üzerinde bir akşam vakti. Aşk işte heyecanlıyızdır. Be o kadar çok sevmeye başlarım ki bu güzel hatunu ellerini tutmak bile beni benden alıp götürmeye yetiyordur. Bir süre bu ilişki böyle devam eder. Ben çok mutluyumdur. Bu çok garip bir duygudur sanki her gün bir şeyi keşfediyor gibi hissediyorum kendimi. Her güm bir başka güzel yanını bulup ortaya çıkartıyor gibi oluyorum. Bu cidden çok mutlu ediyordu beni çünkü her bulduğum şeye kendi adımı veriyordum gibi sanki. Yani bir süre sonra baştan aşağı ben olan, ben koka ve bana ait bir şey olacaktı sanki karşımda. Bu cümleye şuan kurarken gülüyorum kendime. Çünkü elimde kalanlar şuan o kadar az ki. Neler düşünmüşüm, geriye neler kalmış. Bu cidden çok komik ama bu komiklik güldüren türden değil, acı veren türden.

Neyse ben karşım da o kadar saf ve temiz bir şey görüyorum ki, dokunurken bile korkuyorum ya kırılırsa, ya incitirsem, ya ellerimden uçup giderse diye. Bu zaman dilimi bir gün gelip geçiyor ve son buluyor. Benim bir sebepten ötürü başka bir şehre gitmem gerekiyor. En güvendiğim, kardeşim dediğim kişilere onu emanet ederek ayrılıyorum o şehirden. İlk zamanlar her şey yolunda gidiyor tek sorun birbirimize duyduğumuz kocaman ama kocaman olan özlemimiz oluyor. Ama bu özlemi sorun etmiyoruz çünkü bir süre sonra yanın geri döneceğimi o da bende biliyorduk bu geçici bir ayrılıktı. Ama bir gün sağdan soldan duyumlar geldi garip ve asla olması imkânsız duyumlar. Aradım hemen telefona sarılıp nasılsın diye sordum her şey güzel dedi yani hiçbir sorun yoktu ne sesi, ne duyguları bana karşı farklıydı. Ama bu duyumlar gelmeye devam etti ve bir gün telefonum çaldı. Ağlıyordu o bir damla gözyaşı için dünyaları yakabileceğim kişi. Ben daha tek cümle kurmadan o başladı.

Özür dilerim.

Evet, sadece bu cümleyi söyledi ve kapattı. O anı sizlere tarif edemem. Kalbime ağrılar saplandı, sanki o an öleceğim dedim ve o an cidden ölmeyi her şeyden ama her şeyden çok istedim. Nefes alamadım sanki ruhum yıkılıyordu veya yıkılmak, yok olmak istiyordu. Bir gemi misaliydim sular üzerindeydim ama yanıyordum, hem de cayır cayır. Ne altımda ki su söndürebiliyordu yanan bedenimi, ne gözlerimde ki gözyaşları.

İlk otobüse atlayıp gittim.

Beni karşısında görünce ağlama başladı ağzımdan tek kelime çıktı.

Anlat…

Ağlarken anlatmaya başladı o çok güvendiğim kadın, o çok sevdiğim kadın, o bir teli için dünyaları yakabileceğim kadın, o dokunmaya ile kıyamadığım kadın. Benim dostum dediğim, kardeşim dediğim, uğruna kavgalara girip dayaklar yediğim kişiyle beraber olmuştu.

Bunun ile de yetinmemişlerdi…

Gözlerimden yaşlar süzüldü öyle büyük ve öyle derinden yaşlardı ki durduramıyordu ne kadar dirensem de, ne kadar çabalasam da. Durmuyorlardı. Sanki biri gözlerimde ki tüm pınarların kapaklarını açmıştı. Sanki o gece ağlayarak ölmek zorundaydım gibi. Tek bir cümle kurdum.

Umarım onu da beni sevdiğin gibi sevmezsin, umarım onu yürekten seversin sonsuza gidecek kadar yürekten.

Arkamı döndüm ve aradan ayrıldım sessizce. Otobüs biletimi aldım ve geri döndüm. Tüm yol boyunca düşündüm inandığım her şeyi kaybetmiştim artık. Şimdi birileri çıkıp aşktan, sevgiden,  güvenden bahsediyor ya çok gülüyorum onlara. İnandığım her şeyi işte ben böyle kaybettim. Şimdi insanlar beni nasıl inandıracak o kocaman aşklara, bitmeyen duygulara?

Veya ben yeniden nasıl kocaman sevebileceğim, nasıl yeniden dokunmaya bile kıyamayacağım kadar çok değer verebileceğim?

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.