Küskün şehir…

0

 

Adımlarımı sayarken, adımlarım sonrasını düşlerken sıkkın hallerimden de sıkılıp bir düş kuruyorum. Rüyaya dalıyorum… uyanmıyor gözlerim. Gerçeğe doğru gidemiyor insan, gerçeği bir kenara bırakıp, hayaller aleminde kendisini arıyor.

Şimdi bende içimde beni arıyorum, bir boşluk parçasının içindeki “ben” korkutuyor beni.sımsıkı yumdum gözlerimi, korkuyorum  “ben”den , “ben”den Rabbime sığınıyorum!!!Sarıp sarmalıyor ruhumu, yakıyor cemali, doyumsuzca bir daha istiyorum, bir daha…. Ve kahrediyor beni celali,dayanamıyor ve kurtar Yarab diyebiliyorum!!!

Sus diyor bilge, ağaç gibi sende güneşe doğru yöneleceksin, köklerini besleyen su ve besin kaynaklarına doğru gideceksin, iklim koşulları ne olursa olsun, kaynağına gideceksin!

Dirensen de ruhun yine ve yeniden arzu edecek “benin” kaynağını

Tekrarlıyor SUS!

Düşüveriyorum oracıkta, bir yaprak misali, çaresiz ve hekimsiz çöl rüzgarları savuruyor beni, bir damla gözyaşına muhtacım, yıldızlar üzerime üzerime geliyor, güneşsizim… simyacılardan medet umuyor yüreğim, süveydaya giden yollar kapalı, ve kanıyor gönlüm simyacılara…

Eğer bilseydim simyacılarda, gezgin ve bezgin düşlerindeki hayal perdesine inanmazdım ve peşi sıra çöllere düşüp, böylesine bir acı içinde çırpınmazdım. Her hakikat denilen şeye kulak kabarttım ve çaresizce inandım…

Küskünüm şimdi ol zamanlarda ki simyacılara, aşıklara ve çöllere

Küskünüm şimdi “kendime”…


 

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.